Yıllardır bilim-kurguyu besleyen fantastik kaynak ‘nano-robotlar’ bugün artık gerçeğe dönüşüyor. Nanoteknoloji kullanılmaya başlandığında, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İnsanlık bu mikroskobik robotları yaratarak kendi sonunu mu hazırlıyor?
Organik arenada genetik bilimle ölüme karşı savaş veren bilimadamları, ‘inorganik’ arenada ise bu savaşı naneteknoloji ile veriyor. Bir süredir kimi mühendisler, adına nano-araçlar (metrenin milyarda biri kadar) denilen cihazlar geliştirmede önemli başarılar elde ettiler. Nanonun kelime anlamı “milyarda bir”. Sadece 3-4 atomun yanyana getirilmesiyle bu uzunluğa ulaşmak mümkün. Bir nanometre, bir saç telinin çapının 80 binde biri kadar. Bu teknoloji, atomlara müdahale edilmesiyle sıfır maliyetle teknolojinin yeniden üretilmesini sağlıyor.
İnsanlığın sonu mu?
Atom bombasının yaratıcısı ile daha onun yıkıcılığını farkedip karşı kampanya başlatan kişi aynıdır? Robert Oppenheimer. Nanoteknoloji konusunda tartışmayı başlatan iki kişi var: California Üniversitesi Berkeley Koleji profesörlerinden Kris Pister ve Sun Microsystems’dan Bill joy. Kris Pister, akıllı toz taneciği terimini 1996 yılında ortaya attı. Bu terimi geleceğin ordusu olarak gördüğü otonom minyatür robotları, yani nanorobotları tarif etmek için kullandı. Bir anlamda bunları insanlığın yararına görüyordu. Bill Joy ise, bu gelişmeyi protesto etmekte geç kalmadı; ona göre nanorobotlar insanlığın varlığını tehdit eden bir gelişme idi.
İki ana kategoriye ayrılıyor
Nanorobotlar bir kaç varsayımsal karegoriye ayrılıyor. Bağımsız işler için uzaktan kumandalı nanorobotlar bulunuyor; diğer tür nanorobotlar ise birbirlerini tamamlayarak farklı farklı makineler haline dönüşebiliyorlar. Bir de kendi kendini üreten nanorobotlar var ki bunlar kendi kopyalarını yaratarak çoğalabiliyorlar.
Bilimadamları, henüz geliştirilme aşamasında olan nanorobotları tasarlarken böcekleri madol aldılar.
Yaptığımız akıllıca bir iş mi?
Şimdi tartışılan, gözle görülmeyen akıllı mikro mekanik organizmalar yaratmanın akıllıca olup olmadığı. Tek ihtiyaçları, hayatta kalmalarını sağlayacak bir yaşama güdüsü olan nanorobotlar konusunda fikir sahibi olabilmek için, “yaşama içgüdüsü”nün ne olduğuna bakmak ve iyi anlamak gerekiyor. Böcekler 150 milyon yıldır hayatta kalmak için kompleks beyinlere ihtiyaç duymadı. Nanorobotların bu konuda bir üstünlük sağlayacak şekilde programlanması halinde dünyanın yeni varisleri olabileceği endişesi sözkonusu.
Geleceğin bize ihtiyacı yok!
Geçtiğimiz Nisan ayında Bill Joy’un bu konudaki şiddetli eleştirilerini içeren “Neden Geleceğin Bize İhtiyacı Yok” başlıklı makalesi yayınlandığında bu konudaki tartışmalar da şiddet kazandı. Makalenin en can alıcı kısmı şöyleydi: “30 yıl içinde bilgisayar kapasitesinin insan seviyesine ulaşacağı düşünülürse, şu fikir beliriyor: Biz türümüzün yerini alacak bir teknoloji yaratabilecek araçlar yaratmaya uğraşıyoruz”.
Neden bu ısrar?
Peki bu tehlikelere rağmen nanorobotları üretmekte insanoğlu neden bu kadar ısrarlı?
Kris Pister, bu “akıllı toz taneciklerini” çocukların üzerlerine serperek, hareketlerini ve fonksiyonlarını gözlemlemeyi ve herhangi bir tehlike durumunda aileleri uyarmayı teklif ediyor.
Pister’a göre nanorobotlar devlet yetkilileri ve ordu tarafından savaş durumunda düşman kuvvetlerinin keşfinde tahrip ve yok edilmesinde kullanılabilir. Düşman kuvvetlerinin silah, teçhizat ve bilgisayar sistemlerini kemirerek çalışmaz hale getiren bu minik canavarlar, gelecekte savaşların önemli unsurları haline gelecek.
Beden içine enjekte edilen nanorobotlar ise arter damarlardaki tıkanıklıkları açabilir, virüslerle savaşabilir, genleri onarabilir.